Higgs Bozonu nedir?

Higgs bozonu veya Higgs alanı  maddenin nasıl kütle kazandığına dair ortaya atılan  bir teoridir. Bu teori, evrenin  yaratılışı ile ilgili düşünülen teorilerin, özellikle  Standart Modelin kendi içinde tutarlı olmasını sağlamak için tasavvur edilen bir modeldir.

Standart model dediğimiz teorik fiziksel model, bize evrenin yapı

taşlarını ve bu yapı taşlarının oluşturduğu maddeler arasındaki ilişkileri açıklayan bir modeldir. Bu yapı taşlarının boyutları 10-18 – 10-19 metre boyutlarında olup iç yapısı olmayan noktasal varlıklar olarak düşünülür.

Toplamda 16 parçacıktan oluşan bu modelin şimdiye kadar gözlemlenememiş olan son parçacığı, maddeye kütle veren ve tüm evreni kapsayan gizli alanın (ki buna Higgs alanı adı verildi) etkileşim parçacığı olan bir bozondu. Her fiziksel alanın etkisini taşıyan bir etkileşim parçacığı vardır, örneğin elektro-magnetik alanın etkileşim  parçacığına foton (yani ışık parçacığı) adını veriyoruz. Higgs alanının etkileşim parçacığı da elektrik yükü olmayan, çok çok kısa ömürlü olan, yani meydana gelmesiyle tekrar yok olması arasında geçen süre bir saniyenin milyarda birinin milyarda birinden daha kısa olan ve proton kütlesinin 134 katı kadar yüksek kütlesi nedeniyle görülmesi hemen hemen olanaksız sayılan Higgs bozonudur. Bu parçacığa uzun süre gizemli kalması nedeniyle  Tanrı parçacığı adı takılmıştı.

 

Higgs   bozonu  maddeye nasıl  kütle kazandırmaktadır ?  Higgs bozonu ve onun oluşturduğu Higgs alanı, evrenin  ilk ortaya çıktığı andan itibaren evrenin her tarafına yayılmış olan  bir alandır.  Büyük patlamada ilk ortaya çıkan tanecikler etrafa yayıldıklarında, bunların saf enerji şeklinde oldukları ve kütlelerinin  olmadığı düşünülmektedir. Bu tanecikler bütün evrenin içine yayılmış olan Higgs alanı içinden geçerken, tanecikler alan ile etkileşime girişiyor ve alan kaybolarak taneciğe kütle kazandırıyor. Böylece bugünkü maddesel dünya kütle kazanmış bu taneciklerden oluşuyor.

 

Her fiziksel teori ortaya atıldığında, teorinin ortaya çıkardığı birçok soru ve eleştiri de insanları meşgul etmiştir.  Fiziksel teoriler, deneyler ve ölçümlerle  elde edilen sonuçlara uyum sağlamış olsalar bile hiçbir zaman kesin bir  uyumluluk söz konusu olmamıştır. Örneğin daha sonra yapılacak deneylerin aynı uyumu vermeleri mümkün olmayabilir. Teorinin izah edemediği bazı hususlar ortaya çıkabilir ve teorinin modellenmesinde kullanılan parametrelerin ve matematiğin yeterli olmadığı  problemler  kendini gösterebilir. Bu standart model için de böyledir, Higgs bozonu için de böyledir. Standart modelin atom altı düzeydeki hemen her olayı büyük bir hassalıkla  açıklayabildiği halde, kendi içinde bir çok sorun barındıran bir teoridir.  Teoride  dışarıdan ithal edilen çok fazla parametre vardır. Bu parametrelerin orijini hakkında bir çok sorular vardır. Bu teoride  kütle kazanımı Higgs bozonu ile açıklanabilmesine rağmen, teorideki simetri kırılmaları tam olarak anlaşılamamıştır. Bu nedenle evrende neden karşı-madde olmadığı sorusunun cevabı tam olarak verilebilmiş   değildir. Standart modeldeki çeşni karışımı ve ailelerin sayısı keyfidir. Kütle spektrumunun orijini belirsizdir. Kütle çekim kuvveti  standart model içinde yer almamıştır. Bunun gibi sorular çoğaltılabilir. Bu konuların ne olduklarının anlaşılabilmesi için, insanın oldukça ileri fizik bilgisinin olması ve bunlarla ilgili yazılmış yayınları incelemeleri gerekir.

 

Bütün fizik teorilerinde matematiksel modeller kullanılır. Bu modellerin deneye uyum sağlaması esas alınır. Sonuç uyumluysa model doğru kabul edilir  ve işte gerçek budur diye  açıklanır. Higgs bozonu içinde durum aynıdır. Ancak burada dikkatlerden kaçan veya kaçırılan bir husus vardır. Bir bilgiyi gerçek budur diye ifade edebilmek için bu bilgiye ulaşmak için kullanılan yöntemlerin de kesin doğruluğu  kanıtlanmış olması gerekir. Doğa bilimlerinde ve matematikte maalesef bu şansa sahip değiliz. Çünkü tekrarlanan deneylerin koşullarının tamamen aynı olmasını temin etmek mümkün mü? Bu konuda birçok problem vardır. Kullanılan matematiğin kesin doğruluğu nasıl temin edilecektir. Matematik bir yerde 7 – 8 tane aksiyomun, yani ispatsız kabul edilen ve bize aşikar gelen bazı bilgilerin, temel teşkil ettiği bir sistemdir. Aksiyomların doğru kabul edilmesi bir anlamda iman etmektir. Oysa bugünkü müspet bilimin içinde imana yer yoktur. Bütün bunlar, fizik teori ve deneylerle elde edilen bilgilerin, Higgs bozonunda olduğu gibi, kesin doğru kabul etmenin ve işte kainatın sırrını bulduk diye ortaya çıkmanın  hiçbir tutarlılığı yoktur.

 

Bununla beraber müspet bilimcilerin yaptığı araştırmaların ve elde edilen sonuçların uygulandığı yerler vardır. Bu uygulamaların tıp, çevre, teknoloji gibi konularda insanlar için büyük faydalar  sağladığını biliyoruz.  Ancak bilimsel araştırmaların, onu kullananın niyetine göre  faydası olup olmadığı sorgulanmalıdır. İkinci dünya savaşından önce yapılan nükleer fizik konusundaki bilimsel araştırmalar, insanları ve doğayı mahveden bir  silah olarak kullanılmış ve herkes bundan çok zarar görmüştür. Günümüzde de CERN de yapılan deney ve araştırmaların, insanlara yönelebilecek silah üretiminde  kullanılmayacağını kimse garanti edemez. Fakat biz yine de böyle kötü niyetlerin olmayacağını ümit ederek, araştırmaların devam etmesini diliyoruz. Çünkü bulunan sonuçların tam kesin olmasa da, yaşadığımız evrenin nasıl muhteşem bir yapıya sahip olduğunu gözler önüne sermesi bakımından önemli buluyoruz.  Ayrıca buralarda elde edilen bilgilerin insanlara fayda getirebilmeleri  açısından destekliyoruz.

 

Bu bağlamda Higgs alanı için de bazı eleştiriler yapabilir ve sorular sorabiliriz:

 

Higgs alanının mahiyeti nedir? Bu alan nasıl oluşmuştur ? Bunun teoride hiçbir  açıklaması bulunmuyor.

Higgs alanının temelini, çok önceleri yapılan bir matematiksel modellemenin  oluşturduğunu biliyoruz. Kullanılan matematik ne kadar güvenilirdir. Çünkü iddia edilen kainatın sırrının  ifadesidir. 

Bundan milyarlarca yıl önceki olaylar bugünkü fiziksel görüşlere ne kadar uymaktadır. Büyük patlamayı  hemen takip eden zaman döneminde hangi fiziksel kuralların geçerli olduğunu  biliyor muyuz?

İlk ortaya çıkan taneciklerin saf enerji oldukları  bir varsayımdır.  Acaba ilk ortaya çıkan taneciklerin bazı fiziksel özelliklere sahip olup ta  bunların sonradan başka özelliklere dönmüş olmaları mümkün değil mi?

Bugün CERN de yapılan deneylerde  tespit edilen Higgs bozonunun çok az da olsa bir kütlesi olduğu hesaplanıyor. O zaman şu soruyu sormak gerekmez mi? Higgs bozonunun kütlesi nereden geliyor? Bozonun hem kütlesi var, hem de başka taneciklere kütle kazandırıyor. O zaman esas sebebin bozonun olmaması gerekmez mi? Kütle veren sebebin başka yerde aranması gerekmez mi? Bu durum bir paradoks yaratmaz mı?

Bazı bilim adamları, Higgs alanına ait iddiaları daha da ilerleterek insanın da bu oluşum içinde meydana geldiğini ve hatta canlılığın bile atomsal bir yapı içinde olduğunu iddia etmeye kadar gitmişlerdir.  Ruhun varlığını inkar ederek, canlı oluşumun, kimyasal elementlerin bir  kombinasyonu olduğunu ispat eden hiçbir deneyin şimdiye kadar yapılmamış olmasına rağmen, bazı insanların tanrının varlığını ret etmek için  Higgs alanını bir vesile olarak kullanmak hoşlarına gitmiş, dolayısıyla Higgs bozonuna Tanrı parçacığı adını vermekten çekinmemişlerdir. Bu yaklaşım ne kadar bilimseldir, önce bunun cevabı verilmelidir. Etrafındaki ve kendi içindeki maddi alemi mevcut olan tek varlık olarak görenlerin bu makaleyi iyice okumalarını ve üzerinde düşünmelerini tavsiye ederiz.

 

 Yukarıda anlattığımız hususlar her fiziksel teori için geçerlidir. Fizik teorilerinin tarihi incelendiğinde bu durumu tespit etmek çok kolaydır.  Fiziksel teorilerindeki bu belirsizlik ve eksikliklerin cevabı  İslami Tasavvufta mevcuttur. 1400 sene boyunca tasavvufta doğa olayları incelenmiş ve onlar hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bu görüşlerin temellinde Sırlar İlmi vardır. Sırlar ilmi, akıl sınırı ötesinde olan ilimdir. Bu ilim peygamberlere ve velilere mahsustur. Sırlar ilmine sahip olan alim, bütün ilimleri bilir. Bu ilim bütün ilimlerin hepsini  kapsar. Sırlar ilmine göre, Allah’tan alınan bilginin dışında gerçek bilgi yoktur. Çünkü akılcı ilim adamı, fikrin otoritesi altında bağlanmıştır. Aklın hüküm sürdüğü bir alanı vardır ve bu alanın dışına çıkarsa hata yapar. Eşyayı zatı (özü) ile bilmediği sürece kimse adına bilgi gerçekleşmez. Akıl yoluyla eşyanın zatını anlamak imkansızdır.  Ancak keşif yoluyla anlaşılabilir. Bu da  Sırlar ilminin yöntemidir. İlahi keşif olmaksızın kainatın olgularını incelemek insanı mutlak gerçeğe ulaştırmaz. Kesin bilgi kalbin işidir. 

 

Bazı insanlar Sırlar İlmine inanmayabilir ve oradaki bilgileri kabul etmediğini ifade edebilir. Ancak bilimsel düşünme, bilginin objektif ve kompakt oluşunu esas almalıdır. Yani ortaya atılan görüşlerin çelişkili bir yapıda olmayıp, kendi içinde tutarlı bir yapıda olmalarını esastır. Bununla beraber bilgi içinde belli oranda bir inanma payı kaçınılmazdır. Sırlar ilminde de bir inanış payı vardır. Bu inanışa katılmayanlar onun getirdiği verileri kabul etmeyebilirler. Bu insanın yaratılışının bir sonucudur. Bizim bu makalede anlatacağımız hususlar, İslam’ın ehl’i- sünnet itikadına sahip olanlara hitap etmektedir. Yazdıklarımıza inanmayanlara bizim söyleyecek hiçbir  sözümüz yoktur. Ancak onların yazdıklarımızla ilgili sordukları herhangi bir soru olursa  onları da büyük bir hoşnutlukla açıklarız.

 

Aşağıda yazdıklarımızı okumadan önce, okuyucuların daha önce yayınladığımız  İlmin Güzellikleri, Tasavvuf Nedir?, Tasavvufta Bilgi ve Tasavvufta Varlık  adlı makalelerimizi birer ön bilgi olarak okumalarını tavsiye ederiz. Bu makaleler aşağıda yazacağımız hususların daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.

 

 

 

                                                                                                                                                                       Sayfa 2

Tasavvuf  ve  Higgs Bozonu

Yayımlama Tarihi :   17.09.2015